8 Kasım 2016 Salı

Sus - Şerif Toklucu

Videoyu Gömmeyi Beceremediğim İçin Tıklayarak İzleyebilirsiniz.

OLMUŞ BU!


Taş gibi film. Hem çekimler hem hikaye çok başarılı. Hikayenin kökeni nedir tam bilemiyorum, bilenler bir bildirirse sevinirim. Ama ben bu hikayeyi çok severim.
Bu filmde de oyuncular tanıdık yüzler, başarılı aktörler... Önerilir.

-Spoiler Alert-

Karakterler çok başarılı şekilde tipleştirilmiş. Karikatürize olmaya mahal vermeden kim, neden, hangi hareketleri yapıyor hızlıca kavrayabiliyoruz. Gerçi hapishanede hangi tiplerin olacağı malum. (Aha hiç hapishane görmeden ahkam kesti.) Ağa var, onun yancıları var, okumuş adam var, sessiz adam var... (Bu arada film hapishanede geçiyor, söylemiş miydim?) Ama yine de şunu kabul etmek gerekir ki senaryo gördüğüm en iyi kısa film senaryolarından. Diyaloglar, hikayeler çok gerçekçi. Oyuncular da güzel senaryo bulunca Voltron'ı oluşturmuşlar.

Esrar sahnesi benim en sevdiğim sahne, arkadaki çaydanlık sesinin verdiği gerginlik çok hoşuma gitti. Orada anlattıkları hikayeyi paylaşma şekilleri çok güzeldi. Hüseyin Avni Danyal'ı severim zaten. Bu filmde de sevdim. Filmin ve senaryonun detaylarında hep küçük küçük dokundurmalar mevcut. Ama filmi güzelleştiren bu dokundurmalara rağmen ortada bir manifesto değil, film olmasıdır.

Şimdi filmin sağını, solunu konuştuktan sonra esas konuya geleyim. Filmin hikayesi aslında küçük bir kız çocuğunun, içinde kuşlar olan resmi hapishaneye sokamamasından doğuyor. Özgürlüğü çağrıştıran kuşlara hapishanelerimizde yer yok. Ama o kuşlar ağaçlara saklansalar, gardiyanlar göremez belki ama özgür ruhlar bir iki ötüş duyacaktır. Bugün ötüşü duyan, yarın kanat sesi de duyar elbet.

Öneririm, izleyiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder