İZLENİR!
Ben genel olarak kurşun gibi kısa filmler seviyorum. Hedefi belli olan ve onu on ikiden vuran, o hedefi vurunca izleyeni bir güzel sarsan filmler en sevdiklerim... Bu film onlardan biri değil, ama bu filmi de sevdim. Çünkü kurşun olmak gibi bir vaadi yoktu, olduğu gibi bizden bir öyküydü ve olduğu gibi de bitti.
Film, yaşı geçkin bir amcanın yalnızlığını ve o yalnızlığın öyküsüne kısa bir bakışı içeriyor. Oyunculuklar başarılı, zaten tanınmış kimselerle çalışmışlar.
-Spoiler Alert-
Neşet Ertaş'ın hastasıyım. Neşet Ertaş dinleyen amcaların da hastasıyım. Böyle bir giriş planlamıyordum ama yazmadan da edemezdim. Filmdeki amca derdini Neşet Ertaş'ın bağlamasına aktarıyor sürekli, ne de güzel yapıyor...
Ana karakter, hepimizin mahallesinde en az bir kere gördüğü, annelerimizin bize "zamanında yaşamış bir şeyler" diye anlattığı amcalardan. Kapalı, sorularına kendi içinde cevap arayan amcalardan. Sakin, mesafeli, artık yeni herhangi bir şeye ihtiyacı yokmuş gibi yaşıyor. Ailesini sevse de hem kendisini hem onları daha fazla üzmesin diye evinde Neşet Ertaş kasediyle hayatını geçiriyor. Tabiri caizse gün sayıyor.
Bir gün eski dostu/sevgilisi ona telefon edince işler değişiyor. Aslında içinde sönmemiş olan umut ışığı küçücük bir fitille yanmaya başlıyor. İçinde bir "Acaba?" duygusu oluşturuyor. İnsan hakikaten uğruna çaba harcayacağı birini bulunca bir farklı oluyor. İnsanı insan yapan sosyal varlığını hatırlıyor.
En nihayetinde amcamız eski dostuyla buluşacak ve hayatına öyle veya böyle devam edecek. Buraları da filme bırakıyorum, izleyiniz, görünüz.
Bu filmin mesajı kısaca:
"Hayat aynı hayat, bakış açımız onu şekillendiren. Bakış açımızı da şekillendiren içimizdeki umuttur, sevgidir. Gerisi hikaye..."
DipNot: Televizyon izleme sahnesinde CNN'de penguen belgeseli olması ayrı bir tebrik sebebi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder