OLMUŞ BU!
Utanç, aslında kısa filmden ziyade kısa bir belgesel. İnsanların kamera karşısında kendi utançlarını anlatmalarını ve hatta sorgulamalarını istiyorlar. İnsan her zaman kaçmak istediği utançlarıyla yüz yüze gelmek zorunda kalırsa ne olur, utanç gizli kalmaz da açığa vurulursa ne olur gibi sorulara cevap arıyorlar. Bana sorarsanız güzel cevap veriyorlar, ben beğendim, öneririm, izleyiniz. (ya da Facebook'ta gezerken dinleyiniz, keyfiniz bilir. :) )
-Spoiler Alert-
Benim en çok hoşuma giden şey, yönetmenin kameranın başına geçip hadi konuşun dememiş olması. Yönetmen; bir oda, bahçe vs.'de kamera ve ilgili kişiyi yalnız bırakmış, böylece konuşmacıları tüm dış etkilerden izole bir şekilde düşünmeye sevk etmiş. İşte bu da konuşan arkadaşların gerçekten içlerine dönmelerine kapı aralamış. Belki de sırf bu yüzden beğenmiş bile olabilirim filmi.
Karakterlerle ilgili çok yorum yapmak istemiyorum. Çünkü filmin olayı o zaten, yukarıda dediğim gibi çok da görülecek bir şey yok. Kamera karşısında oturan ve utançları hakkında konuşan insanlar var. Tabii ki mimikler, jestler söylenenin ne derecede dürüstçe söylendiğini, hangi duyguları depreştirdiğini gösterir. Ama bu belgesel için o kadar da önemli olmadığını söyleyebilirim. Esas konuya dönecek olursak karakterleri belirterek yorum yapmaktansa genel yorumlar yapacağım. İzleyenler kimden bahsettiğimi anlayacaklar illaki.
Genel olarak konuşmacılar (en açık görünenleri bile) sonradan açılıyorlar. Biri kameradan bahsediyor, laf açılsın diye. (aslında açıyor da.) Kimi evvelden yüzleştiği utançlarından bahsediyor. Nasıl olsa gizlenecek bir şey kalmamış. Ama zamanla gerçekten onların canını acıtan şeylerden bahsediyorlar. Çok ilginçtir, hepsi de çözüldükten sonra utançlarının konuşulabilir olduğunu görüyor. Bu, kendileri için terapi yerine geçmiş bile olabilir.
İzleyici olarak baktığımda çok farklı insanların nelerden utandığı ve nelerden utanmadığı görmek, çok isabetli psikolojik tespitler yapmayı sağlayabiliyor. Kimin ne kadar açık konuştuğu ise kişilerin kendileri ile ne kadar barışık olduğunu gösteriyor. Bu belgeselde yer almak bile bir cesaret işi. Tebrikler efenim.
DipNot:
Abla, aldatmak çok kötü bir şey. :(
Abi, sen de sosyopatsın ama iyi adamsın. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder